ST.PAUL DE VENCE



St.Paul de Vence Nice ile Cannes arasında olup, Nice'e 20 km uzaklıkta, denizden içeride tepelik bölgede çevresi surlarla çevrili bir orta çağ sanat ve sanatçı köyü. Cote d'Azur gezisi yaparsanız Nice gezinize mutlaka Saint Paul de Vence'ı eklemenizi tavsiye ediyorum. Biz Nice'de konaklarken St.Paul'a giden 400 no.lu otobüse bindik. Yaklaşık 45 dakika sonra Village durağında indik. Otobüs bileti fiyatı 1,5 Euro idi.

 


Girişte bir meydan ve emekli insanların bizim çocukken oynadığımız bilye oyununa benzer bir oyun olan petank oynadığını gördük. Geleneksel bir oyun olan petank'ın bilyeleri ağır metalden yapılmış ve büyük idi. 




Tertemiz, düzenli sokak ve merdivenleri tırmanarak tepeye ulaştığınızda çok eski bir kiliseye çıkılıyor. Küçük cafe barlar, hediyelik eşya satan dükkanlar, sanat atölyelerini her dar sokak arasında görebilirsiniz. Küçük heykeller ve çiçekler içindeki bu köyü beğeneceksiniz.

20. yüzyılda Picasso, Chagall, Miró, Matisse gibi ressamların, Yves Montand, Simone Signoret gibi ünlülerin uğrak yeri olmuş. Öyle ki Marc Chagall tam 19 yıl burada yaşamış ve burada hayata gözlerini yummuş. Chagall’ın Köyü diyebileceğimiz Saint Paul de Vence da öylesine önemli bir yer.

Kasabayı dolaşmaya De Gaulle Meydanı'ndan başlayın. Meydanın en ünlü mekânı Colombe d'Or yani Altın Kaz Hanı. Daha sonra, ana cadde Rue Grande'ı takip ederek yola devam ederseniz şık sanat galerileri ve butiklerin arasında bulacaksınız kendinizi. Yolun ortasındaki kurnalı Büyük Çeşme 1850'de yapılmış. Kaybolma korkusunu bir yana bırakıp huzur içinde dolambaçlı sokaklara dalarak, sarmaşıklı taş duvarları geçip araya gizlenmiş heykelleri, çeşmeleri keşfedebilirsiniz.




Daracık sokakları, eşsiz manzarasıyla insana masal diyarında geziniyor hissi veren şirin Fransız köyü ve köyün dört bir yanına yayılan çok sayıdaki sanat galerileri atmosferin etkileyiciliğini artırıyor. Meydanı ve etrafındaki sokakları gezdikten sonra köyü çevreleyen terasa çıkmayı ihmal etmeyin, Nice'e doğru uzanan yeşilliğin seyrine doyum olmuyor. 



St.Paul'e en önemli caddesi olan Rue Grande'de köyün 1615 de yapılmış çeşmesi bizi kendine hayran bıraktı. 
Bütün kasaba surlarla çevrili idi. Surların hemen altında bir mezarlık vardı.Ünlü ressam ve seramikçi Marc Chagall burada yaşamış ve 1985 de burada ölmüş,mezarı da burada yer almış. Şimdilerde turistik bir yer olarak hizmet veren sanat ve sanatçı köyü St.Paul de Vence’e gitmişken La Colombe d'Or da yemek yememiz tavsiye edildi. Burası aynı zamanda hoş bir butik oteldi. Otelin içinde Picasso ve Matisse'nin orjınal eserleri varmış. Biz yemek yemedik o nedenle eserleri göremedik.  




Kasabayı gezerken, şık sanat galerileri ve butiklerin arasında bulduk kendimizi. Neredeyse bu kasabada yer alan tüm dükkanların bir benzeri daha yok. Hepsine tek tek girdim, Burada yaşamış ünlü ressamların reprodüksiyonları tüm galerilerde satılıyor. Gerçekten tarif edemeyeceğim güzellikte butikler, takı dükkanları, sanat galerileri, parfüm dükkanları, sabun dükkanları, zeytinyağı dükkanları var burada. Bugün bile St Paul de Vence’ı düşününce içimi çok güzel duygular kaplıyor.

Görmeden Dönmeyin

  • St. Paul de Vence Meydanı, Sanat Galerileri, The Collegiale Kilisesi, St. Mathieu Şapeli, Maeght Müzesi
  • De Gaulle Meydanı kasabanın önemli noktalarından. Burada zamanında Picasso, Colet, Cocteau gibi sanatçıların konakladığı ünlü han Colombre d’Or bulunuyor.
  • La Grande Fontaine kasabanın hareketi eksik olmayan meydanı. Taş evleri ve süslü çeşmesi olan meydanda her hafta kurulan pazara da denk gelebilirsiniz.
  • Folon Şapeli, çehresini süsleyen mozaikleri, cam pencereleri ve eserleriyle görülmeye değer. Bunun dışında Collegiate Kilisesi ve Dauphin Şapeli'ni gezebilirsiniz.
  • Modern ve çağdaş sanata dair heykel ve resimleri merak ediyorsanız Fondation Marguerite et Aimé Maeght'ı ziyaret etmelisiniz.



Burdan çıkınca Vence yolunu takip edilerek Grasse'a geçilebilir, yol boyunca eşsiz güzelliklerle karşılaşacağınıza emin olabilirsiniz. Ben bu tarihi şirin ve sanat dolu kasabanın her köşesini çok sevdim.. Dar merdivenlerin dar sokakların birbirine bağladığı, tamamen taştan inşaa edilmiş müthiş bir ortaçağ kasabası.. Her köşe başında karşınıza çıkan sanat atölyeleri, sokakta yürürken birden yolunuzu kesen birbirinden orjinal ve eşsiz sanat eserleri, heykeller.. cafe ve restoranlar ve az da olsa içinde hala halkın yaşadığı taş evleri.. Gerçekten masal gibi bir kasaba.. ben çok etkilendim  çok beğendim. 








0 Yorumlar