SAN FRANCİSCO

 


PIER 39
                                     
                                                                

Benim en çok ziyaret ettiğim yer olma özelliğini taşıyan bu şehir ile tanışmam;oğlumun master eğitimi almak için buraya gelmesiyle başladı. Okulu bitirip yerleşmesiyle de bizim seyahatlerimiz sıklaştı. Bana göre Amerika'nın en renkli ve ilginç şehiri. Turistler açısından en çok merak edilen Golden Gate, San Francisco’da gezilecek yerlerin başında geliyor. Dağ manzaraları, evsizleri, Amerikalıdan çok Asya'dan gelen göçmenleriyle, kültürel mirasları ve Victoria tarzı mimarisi ile öne çıkan şehirde ''Fine Arts Müzesi, Coit Tower, Castro, Fisherman Wharf, Alcatraz, Lombart Street, Transamerica Pyramid'' gibi gezip görülmesi gereken birçok yer bulunuyor. 

Ayrıca şehir, Uber, Twitter, Airbnb ve Dropbox gibi teknolojide devleşmiş firmalara da ev sahipliği yapıyor. Rus Tepesi, Telgraf Tepesi ve İkiz Tepeler’in de aralarında bulunduğu toplam 47 tepe üzerinde kurulmuş olan bol yokuşlu San Francisco, sahip olduğu etnik çeşitlilikle de oldukça renkli ve eğlenceli bir şehir.

Pier 39
Çeşitliliği yemeklerine de yansıtan bu şehirde, dünyanın dört bir yanına ait mutfakları, ,lezzetleri bulmanız mümkün. Bunun dışında şehrin her bölgesinin kendine has eğlence mekanları bulunuyor. Özellikle Castro ve Mission’da gay barlar çoğunluğu oluşturuyor. Mekanlar genel olarak North Beach ve 17. Cadde üzerinde bulunuyor. Şehirde en çok tercih edilen yerler, Caz ve Blues gibi müziklerin çalındığı barlar veya pub gibi mekanlar oluyor.San Francisco, şehir içi ulaşım açısından oldukça gelişmiş bir toplu taşıma ağına sahiptir. Şehirde, otobüs, tramvay, cable car, metro, taksi ve feribot gibi birçok seçenek bulunuyor. Toplu taşımalardan yararlanabilmeniz için Clipper adlı ulaşım kartından almanız gerekiyor. Tek kullanımlık ücreti 1,75$ olan Clipper kartın, cable car da dahil tüm araçlarda bir aylık kullanım ücreti ise 83$.
Akdeniz iklimi etkisi altında olan San Francisco, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Yıl içerisinde en fazla yağış Ocakta; en az az yağış ise Temmuzda görülmektedir. Genel bilgileri verdikten sonra şehri beraberce gezmeye başlayalım: 

Fisherman's Wharf

Fisherman’s Wharf- San Francisco’nun gözde turistik noktası Fisherman’s Wharf, şehirde günlük eğlence için mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri. Şehrin en kalabalık noktası Pier 39 ismiyle de anılır. Sebebi ise Pier 39 iskelesine ev sahipliği yapmasıdır. Meşhur deniz aslanlarını burada görebilirsiniz. Tiyatro salonu, mağazalar ve Aquarium of the Bay’da bu bölgededir. Ghirardelli Meydanı’ndan doğuya doğru Kearny Caddesi’ne kadar uzanan Fisherman’s Wharf, şehrin kuzey sahil bölgesini kapsıyor. Ghirardelli ailesine ait çikolata dükkanı ise biraz pahalı olmasına rağmen bölgenin en popüler ve lezzetli turistik dükkanı.


Pier 39

  • Lombard Street- daha önce de fotoğraflarını görmüş olabileceğiniz o zig zaglı, tuhaf ve bol çiçekli bir yapıya sahip yokuş. Aslında burası uzun bir cadde, bizim söz ettiğimiz ve fotoğraflamak isteyeceğiniz noktası Hyde Street ve Leavenworth Street arasında kalan kısım.

Golden Gate Bridge
               


    Baker  Beach 
    • San Francisco’da en iyi Golden Gate manzarasına sahip plajlardan biri olan Baker Beach, hem fotoğrafçıların hem de deniz severlerin en çok beğendikleri plajlardan biri. Muhteşem gün batımı manzarası vardır. Çoğu insanın sadece yürüyüş ve manzaranın tadını çıkartmak için ziyaret ettiği plaj, Pasifik Okyanusu kıyısında yer aldığı için balık açısından da zengindir. Sörf yapılan bir denize sahip olmasına rağmen gel-gitlerin sıklığı ve büyük dalgalar sebebiyle  yüzmek için elverişli değildir.


    Unıon  Square

                                    
    • Union Square- Amerikan filmlerinde Noel döneminde orta yerine ışıklı bir yılbaşı ağacının dikildiği, yanına da buz pateni pistinin kondurulduğu meydanlar vardır ya, işte bu da onlardan biri. Konaklamak için seçilecek en merkezi nokta. Çeşitli markanın yan yana sıralandığı alışveriş caddeleri, kafeler, restoranlar ve dev binalar ile çevrelenmiş, San Francisco’nun “en merkezi” noktası. Union Square parkta ücretsiz wi-fi mevcut.Parkın karşısında bulunan Macy's mağazasının terasında Cheese Cake Factory var. Teras kısmından manzara fotoğrafı çekebilirsiniz. Buradaki Visitor Information Center'dan aldığımız harita ve otobüs numaralarını gösteren broşürü hala saklamaktayım.


    Cable car

                               
    Union Square'in hemen asağısında Powell Street, San Francisco'nun simgesi"cable car"tramvayın ana istasyonu.Powell Street'den binip, son durak Fisherman's Wharf'a kadar giderek mini bir şehir turu yapabilirsiniz.

     
    SFMOMA


    • SFMOMA -MoMA deyince aklınıza ilk etapta New York geliyordur ama, San Francisco’da da SFMOMA var; yani San Francisco Museum of Modern Art. İçeride Jackson Pollock, Frida Kahlo, Andy Warhol, Gerhard Richter gibi pek çok ünlü sanatçının eserleri ile karşılaşacak olmanızın yanı sıra, gittiğiniz döneme göre çok başarılı dönemsel sergilere de denk gelebilirsiniz. Içerisinde çok güzel bir kafesi ve Müze satış mağazası mevcut.Müze Çarşamba günleri kapalı. Giriş 25 Dolar. Yakın olmaları sebebiyle Union Square ile SFMOMA keşfinizi aynı güne denk getirmeniz önerimizdir. 


    Chinatown

            
    • Chinatown- Tüm Amerika genelinde mutlaka görmeniz gereken bir Chinatown varsa, orası da San Francisco’daki olsa gerek.Çin mahallesi de 1848-1855 arasında yaşanan Gold Rush denilen “altına hücum” döneminde ve sonrasında San Francisco’ya göç etmiş Çinli göçmenlerin gelip yerleştiği ve beraberlerinde kültürlerini de getirdikleri yer. Asya dışında, New York’tan sonra dünyada en çok Çinli topluluğun bulunduğu yerin San Francisco’daki Chinatown olduğu söyleniyor. Bu bölgede egzotik bir atmosfer içinde birçok Çin tapınağı, Çin bankası, Çin hukuk bürosu, Çin okulu, Çin seyahat acentesi, kitapçılar, çamaşırcılar, eski atölyeleri anımsatan fabrikalar yer alıyor. Haliyle buraya geldiğinizde, meşhur Çin kapısından geçmek, bol bol Çin yemeği yemek ve karmaşık tabelalarla dolu renkli sokakları fotoğraflamak olmazsa olmazlardan. Kuzey Amerika’daki en eski Chinatown olması sebebiyle şanı yürümüş bu bölge, eğer daha önce Amerika’nın başka bir şehrinde bir Chinatown ziyaretinde bulunmadıysanız ekstra ilginizi çekecektir , çünkü gerçekten bir anda San Francisco’dan çıkıp Çin’e gitmiş oluyorsunuz. Ucuza alışveriş yapmak için ideal bölgedir. 


    Balmy Alley  Murals


    • Mission District- Mission Bölgesi. Ortamdaki İspanyolca mekan adı çoğunluğundan ve taco/burrito yoğunluğundan Mission District de olduğunuzu farkedersiniz.Burada Meksika kültürü hakim ama, Chinatown’da olduğu gibi bölgeyi ele geçirmemiş . Bu noktada kafanızın karışmaması için başlangıç noktası olarak Valencia Street ya da Dolores Park’ı baz alabilirsiniz. Zaten Valencia Street üzerinde ve civarında dolandığınız zaman aslında bölgeyi keşfetmek konusunda iyi bir adım atmış olacaksınız. Ancak hazır buralardayken Women’s Building’i ve üzerindeki mural çalışmalarını görmeyi,Tartine Bakery'de uzun kuyruklar beklemeyi göze alıp kahve ve tatlı yemeyi, Balmy Alley ve Clarion Alley’deki sokak sanatı çalışmalarına göz atmayı ve tabii ki burrito ve taco yemeyi unutmayın. 



    Women’s Building




              
    Clarion  Alley

    • The Castro- Şehrin en ünlü bölgelerinden biridir. Castro, San Francisco’nun “Gay Mahallesi”. Hatta Amerika’nın gelmiş geçmiş en popüler eşcinsel mahallesi bilinir.Bu durum aslında 50’li ve 60’lı yılları kapsayan süreçte Castro’ya gay nüfusunun yoğun bir biçimde yerleşmeye başlamasına dayanıyor ve Amerika’da, zirve yaptığı nokta ise Harvey Milk’in Castro’ya yerleşerek burada bir eşcinsel hareketi başlatmasına dayanıyor.Kendisi California eyaletinde cinsel yönelimini açıklayarak belediye meclisine seçilen ilk politikacı ve aynı zamanda bir LGBT aktivisti.Bölgeyi gezmeye gökkuşağı bayrakları, renkli yollarıyla Castro Street’ten başlayın. Biz gezerken Philz Coffee de sık sık kahve molası verdik. Zaten burası aslında mahallenin ana caddesi sayılabilir. Cadde boyunca Castro Theatre ve Harvey Milk’in burada yaşadığı dönemde açtığı fotoğraf makinesi dükkanını da görebilirsiniz. Castro Tiyatrosu da bu bölgede görmeniz gereken ikonik noktalardan biri. Burası adeta mahallenin geçirdiği evrimin simgesi konumunda. 1922’de inşa edilen tiyatro, 1976’ya kadar yerel bir sinema olarak kullanıldıktan sonra daha çok yabancı filmlere, festival filmlerine ve ilk gösterimlere yer veren bir sinema salonuna çevrilmiş. 2008’de Gus Van Sant’ın Oscar ödüllü filmi Milk’in dünya prömiyeri de Castro Tiyatrosu’nda gerçekleştirilmiş.


    CASTRO

          CASTRO Theatre


                                         
    Haight  ASHBURY

                                   
    • Haight – Ashbury Bölgesi- Haight ve Asbury adlı iki caddenin kesişiminden oluşan Haight-Asbury daha çok San Francisco’nun hippi ruhunu yansıtan bir yer. Zamanında Jefferson Airplane, Janis Joplin’in yaşadığı, John Lennon ve Yoko Ono’nun da müdavimi olduğu bölge, 1967’de “Hippi Yazı” veya “Aşk Yazı”nda bağımsız müziğin, sanatın ve yaratıcılığın merkeziymiş. Ayrıca gece hayatı, eğlence ve sosyalleşme açısından değerlendirince de sanırım burası San Francisco hippi kültürünün en yaygın olduğu yer. Renkli evler,havalı kafeler,60'lı yılları hissedeceğiniz butikler, dükkanlar ile dolu. Burada bir kafe de kahve içmek için çok sıra bekledik ama yer bulamadık. Benim hem vakit geçirmekten hemde fotoğraf çekmekten keyif aldığım bir bölge. San Francisco'ya her gelişimde burayı tekrar ziyaret ederim. Bende nostaljik etki yaratan bir bölgedir. 


    Aloma Squaure Park
                                                 

    • Alamo Sqaure Park- Burası yaşı tutanlar için “Full House’un jeneriğindeki evlerin olduğu yer” olarak da tarif edilebilir. Bu evler “Painted Ladies” adıyla da biliniyor ve parktan bu evleri fotoğraflayabilirsiniz.Bu parktada biraz oturup keyifli vakit geçirebilirsiniz.Ardından civardaki sokaklarda gezerek, evlerin güzelliğini de inceleyerek Haight Street’e doğru ilerlerseniz buranın ana caddelerinden birine ulaşmış olacaksınız. Masonic ve Delmar adlı sokakları kaçırmamanız tavsiyemizdir, mimari açıdan pek tatlı, çok tatlı evler burada. Haight üzerinden devam edecek olursanız zaten şehrin meşhur parkı Golden Gate Park’a kadar uzanacaksınız.



    Silicon Valley
                                                   
    • Silikon Vadisi- Plansızca gidebileceğiniz bir alan değil. Bir gayeniz, gezeceğiniz bir nokta olması ve bunu planlamanız gerekiyor. Silikon Vadisi’nin kapsamında Google, Facebook, Apple, HP, Netflix, Electronic Arts, Tesla gibi büyük şirketler var. Bunlar arasında ziyaret amaçlı en çok ilgi çeken iki yer ise Google ve Apple. Apple'a girmek icin Apple’da  çalışan bir tanıdığınız olması gerekir, onunla  önceden iletişime geçerek içeri isimlerinizin  bildirilmesi ve onun da gelip sizi kapıdan alması gerekiyor. Biz böyle bir şansa sahip olduk.Apple'da akşam yemeği yedik. Benim için unutamıyacağım bir anı oldu. Google ise bu konuda biraz daha “az katı” diyebiliriz ve Google kampüsünü gezebilirsiniz.
                                                           
    The Palace of Fine Arts
    • The Palace Of Fine Arts-Şehrin tarihi turistik yapılarından biri olan The Palace Of Fine Arts, 1915 yılında Panama-Pasifik Fuarı için inşa edilmiş. O dönem şehrin sanatsal tablolarını ve diğer çalışmalarını sergilemek için inşa edilen yapı bugün turistlerin dinlenme ve fotoğraf durağı. Zaman zaman kurumsal etkinlikler, özel galalar, düğünler, fuar ve diğer etkinlikler için de kullanılıyor. Küçük göleti ve güneşli havalarda keyifli saatler geçirten yeşil alanlarıyla sevilen bir bahçeye sahiptir. Çimlere uzanabilirsiniz.    


                                      



    • The Painted Laides- Alamo Meydanı’ndaki Hayes ve Steiner sokaklarında yer alıyor. Kartpostal sırası olarak tabir edilen Victoria evleri, şehir merkezindeki gökdelenlerin ortasında çarpıcı bir kontrast sunuyor. Kraliçe Anne döneminde inşa edilen Victoria evleri renkleri farklı olup,özellikle gün batımı saatlerinde bu evlerin yakınından geçerseniz en güzel fotoğraf karelerini yakalayabilirsiniz. Evlerin karşısında yer alan yeşil kamp alanı ise hem dinlenmek hem de birşeyler atıştırmak için oldukça elverişli bir nokta.

     

    de Young Museum

                         
    • de Young Müzesi- 1895 yılında Golden Gate Parkı’nda kuruldu. 2005 yılında ise son teknoloji ürünlerden oluşan yeni bir tesiste yeniden ziyarete açılan müze şehrin ünlü İsveç Mimarlık firması tarafından yeniden tasarlandı. 17. yüzyıldan, 20. yüzyıla kadar gelen Amerikan sanat koleksiyonları gözlemleyebileceğiniz müze de yalnızca Amerika değil Afrika ve Okyanusya kıtalarından sanat eserleri görebilmeniz de mümkün.Amerikan sanat koleksiyonundan 1000’den fazla resim, 800 heykel ve 3 binden fazla sanat objesi yer alıyor. Çok güzel kafeteryası ve bahçesi var.  Kafeteryası, bizim Golden Gate parkta en sık ziyaret ettiğimiz yerlerden birisidir.
    Golden Gate Park
    Golden Gate Park

     

    • Golden Gate Park- San Francisco’nun en değerli kültürel ve çevresel kaynaklarından biri. 1.017 dönümlük geniş bir arazi üzerine kurulu parkta, yürüyüş parkurlarından oyun alanlarına, bisiklet yolu ve muhteşem bahçelere hatta ve hatta birçok müzeye yer verilmiş. San Francisco Rekreasyon ve Parklar Bölümü tarafından yönetilen, yılda 24 milyon ziyaretçi alan Golden Gate Park, Lincoln Anıtı ve Central Park’tan sonra ABD’nin en çok ziyaretçi alan üçüncü parkı olarak gösterilir. Bunun sebeplerinden en önemlisi ise muhteşem yeşil alanlar ve doğal güzelliklerinin yanı sıra De Young ve Bilimler Akademisi gibi şehrin en önemli müzelerine de ev sahipliği yapmasıdır. Arkadaki beyaz bina nadir egzotik bitkileri görebileceğiniz bir botanik bahçesi: Conservatory of Flowers. San Francisco'da olduğumuz sürede Golden Gate parkını bir kaç kez ziyaret ederiz. 

    Conservatory of Flowers


    Japanese Tea  Garden
                                            
    • Japon Çay Bahçesi-1894 yılında uluslararası bir fuar için kurulan Japon Çay Bahçesi, 3 dönüm daha genişletilerek kalıcı bir park haline getirildi. Fuardan sonra Japon peyzaj mimarı Makoto Hagiwara tarafından kendi geleneklerine özgü bir şekilde geliştirildi. Golden Gate Parkı’nın bir parçası olan Japanese Tea Garden, şehrin en sessiz ve bakımlı köşelerinden biri olarak gösteriliyor. Bahçeye girer girmez göze batan bir düzen ve temizlik söz konusu. Japon mimari yapıları, heykeller ve şelaleler ise bahçenin en sevilen köşeleri. Giriş noktasındaki ön kapının ihtişamıyla zaten cennetten bir köşe ile karşılaşacağınızın farkına varabiliyorsunuz. Çiçek kokuları içerisinde Japon çayı içebileceğiniz hoş bir mekanda bulunuyor bahçede.Giriş ücreti: 1 yetişkin: 9$, çocuk: 7$. 


    Mission High School
                                                         
    • Doleres Park- Castro'nun hemen yanında yer alan kentin güzel manzarasına sahip,herkesin eğlenebileceği büyük bir park. Parka evcil hayvan sokulmasına da izin veriliyor. 16 dönümlük bir alanı kaplayan Mission Dolores Park bir futbol sahası, tenis kortu, bir basketbol sahası ve oyun alanlarını kapsıyor. Burada dönem dönem festival, performans ve diğer kültürel etkinlikler de düzenleniyor. Bunların dışında ise insanlar öğleden sonraları piknik yapmak, köpek gezdirmek ve biraz tepelere tırmanıp müthiş şehir manzarasını izlemek için ziyaret ediyor.
                             
    Dolares Park


    Dolares Park
    Grace  Cathedral





    • Grace Cathedral- California Street üzerindeki yaklaşık 150 yıllık geçmişi olan Fransız Gotik mimarisi olan bu ibadethaneye, muhteşem oymalı bir çift kapıdan (Ghiberti'nin kapıları ) girdik. Dan Brown'ın son kitabı Cehennem'de de uzunca bahsedilen Floransa'daki Aziz Giovanni Vaftiz Kilisesinin kapılarının birebir kopyası olan bu kapılar, 2. Dünya Savaşında zarar görme ihtimaline karşı sökülen orijinallerinin İtalya'da yapılmış kopyaları imiş. Bu başarılı replikaları bile bizi etkiledi.Erkek kilise korosu ile ünlü olan bu katedralin içerisi, tüm katedraller gibi ihtişamlı. Ziyaret ederken katedralin biri açık, diğeri kapalı labirentini keşfetme şansına sahip olacaksınız. Katedralin iç zeminindeki labirent, orta çağ eseri Notre Damme Katedrali'nin zeminindeki labirentin bire bir kopyasından oluşuyor.Katedral ayrıca AIDS Dinlerarası Anıtı Şapeline'de sahiptir. San Francisco'ya her gidişimizde ziyaret ettiğimiz Nob Tepesindeki bu katedral içersindeki sessizlik ve ışık hüzmesi ambiyansı ile insana huzur veriyor.


    Grace  Cathedral




    Grace  Cathedral




    Sather Tower
    Berkeley kampüsünün bahçesindeki sürpriz
    • Berkeley kampüsü-Kaliforniya Üniversitesi‘nin meşhur Berkeley kampüsünde bir mola vermenizi, güzel bir üniversite kampüsü görmek isteyenlere tavsiye ederim!Kampüsünde dolaşmak için öğrenci olmak zorunda değilsiniz Kampüs meşe,sekoya,okaliptus ağaçlarıyla kaplı ve buradaki eğitim binalarının mimarisi de değişik. 178 hektarlık bir alana yayılmış bu kampüsün kapısında giriş- çıkış kontrolü yoktu. Bahçesini gezerken Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun bağışlamış olduğu bir eseriyle karşılaşmamız bizim için büyük bir sürpriz olmuştu.
    Coit Tower
    • Telegraph Hill’in zirvesinde yer alan Coit Tower, 1933 yılından bu yana San Francisco’nun silüetinin en dikkat çekici parçası olmayı sürdürüyor.Kule adını, itfaiye teşkilatını yöneten Lillie Hitchcock Coit’ten alıyor. O zamanlar itfaiye teşkilatını yöneten Coit, 1929’da ölmeden önce şehrin güzelliğine katkıda bulunmak istediğini söylemiş.Bu isteğe bağlı kalınarak toplanan fonlarla Arthur Brown Jr.’ın tasarımına bağlı kalınarak anıt niteliğindeki yapı inşa edilmiş. Asansör aracılığıyla Coit Tower’ın üst kısmına çıkıp panoramik manzarayı seyrettikten sonra Pioneer Park‘a geçebilirsiniz.Duvarları grafitilerle süslü kuleyi çevreleyen park, yerel halkı yaklaşan gemiler konusunda uyarmak için 1850’de inşa edilen telgraf binasının yerine kurulmuş. Şehri tepeden görmek için ideal bir yer burası. Kulenin giriş katı ücretsiz ancak yukarıya çıkmak paralı. Buraya kadar gelmişken Coit Kulesine çıkıp şehiri 360 derece görmeden sakın dönmeyin.
    • Salsulato


    • Salsulato- San Francisco merkeze 7 kilometre mesafede olan Suasalito bölgesi de günübirlik ziyaret edebileceğiniz yerlerden, Burada hayat, merkezden çok daha huzurulu ve yavaş akıyor. Kıyı hattındaki rengarenk evleri, küçük cafeleri, yeşil doğası ile şehir hayatından kaçan San Franciscoluların sığınağı. Sausalito bölgesine gitmek için ister Golden Gate Köprüsü’nü, isterseniz de feribotla denizyolunu tercih edebilirsiniz. Eğer altınızda arabanız varsa, Sausalito’ya 20 dakika sürüş mesafesinde kalan, bizdeki Belgrad Ormanı misali ormanlık alan olan Muir Woods‘a gidip yürüyüş yapabilirsiniz.

    Muir  Woods 
    • Muir Woods Ulusal Parkı- Golden Bridge’in karşı yakasında, şehre yarım saat uzaklıkta bulunan Muir Woods Ulusal Parkı, Mount Tamalpais adındaki bir dağın eteklerinde uzanan kocaman bir park.Bir tarafı Pasifik Okyanusu'na diğer tarafı ise San Francisco Körfezine hakim. İçerisinde 100 metreyi bulan 1000 yıllık devasa ağaçlar var. Ağaçların büyüklüğü ve uzunluğu çok çarpıcıydı. Yürüyüş parkurlarından birini denemenizi ve en tepeye kadar çıkmanızı öneririm. Tepeden San Francisco ve Pasifik Okyanusu'nun eşsiz manzaralarını görebileceksiniz. San Francisco’dan buraya günlük turlar düzenleniyor. Belediye de hafta sonları belirli yerlerden shuttle kaldırıyor.Bunun için önceden internetten bilet almanız gerekiyor. Shuttle bekleme alanında görevliye biletinizi gösterip otobüse biniyorsunuz. Arabanızla gitmek isterseniz, otoparkı için erken yola çıkmanız gerekiyor. Gidiş yolu oldukça virajlı ve yokuşlu, dağı dolanarak gidiliyor. Buna rağmen, sportif bisikletliler Golden Gate’i geçerek buraya kadar bisikletle geliyorlar. Biz de kendi aracımız ile gittik.Ormanda küçük çocukların ailelerine eziyet vermeden yürüyüş yapmaları ve doğayı sevmeleri dikkatimi çekti.                               
     
    Salsulato



    Pier 39


     
    SOKAK VIA
                                         




    Ghirardelli Chocolate Company


    Rincon  Park

                                         

    0 Yorumlar